17 Ocak 2008 Perşembe

TÜRKİYE COĞRAFYASI

Kuzey Anadolu Dağlarının Ülke Ekonomisine Etkileri
1-Bu dağlar Karadeniz kıyısına paralel uzandıkları için,denizden gelen nemli hava kütlelerinin iç kesimlere geçmesini engelleyerek kıyı kuşağının bol yağış almasını sağlarlar.
2-Kıyı kesimine bol miktarda düşen yağış, burada gür bir bitki örtüsünün gelişmesine olanak sağlamıştır.Ülkemizin orman varlığının önemli bir kısmı bu dağlar üzerinde bulunmaktadır.
3-Denizin ılımanlaştırıcı ve nemlendirici etkisinin iç kesimlere geçmesini engellemektedirler.
4-Karadeniz Bölgesi’nin kıyı kesimleriyle Anadolu’nun iç kesimleri arasındaki ulaşımı güçleştirmişlerdir.
5-Yapısında çok miktarda killi taşlar bulundurması sonucu bu dağların yamaçlarında sık heyelan olayları meydana gelir.
6-Kıyı şeridindeki sıradağların doruklarıyla deniz arasındaki o uzaklık kısa,eğim ise oldukça fazladır.

Güney Anadolu Dağları
Bunlara Toros dağları da denir.Afyon’un güneyinden Antalya körfezinin doğusuna ve batısına doğru uzanan iki kanat,Batı torosları oluşturur.Antalya körfezinin doğusunda kalan sıradağlar ise kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanırlar.Bunların başlıcaları ;Sultan dağları, Dedegöl ve Geyik dağlarıdır.Antalya Körfezi’nin doğu ve batısındaki bu iki kanat, körfezin kuzeyinde Afyon-Isparta-Burdur arasında birleşir.Toros dağları, Antalya Körfezi’nin Doğusunda kıyıya paralel olarak uzanır.Bunlar Orta Toroslar’dır.Taşeli Platosundan başlayarak Bolkar Dağları,Aladağlar,Tahtalı Dağları ve Binboğa Dağları’yla kuzeydoğu yönünde devam ederler.İskenderun Körfezinin hemen doğusunda Nur Dağları yer alır.Bunlar, güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanarak Güneydoğu Torosların başlangıcını oluştururlar.
Güney Anadolu Dağları
Güneydoğu Anadolu Dağları, torosların devamıdır.Bunlara Güneydoğu Toroslar da denir.Güneydoğu toroslar,Akdeniz Bölgesi’nin doğusunda Nur Dağlarıyla başlar.Daha sonra Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni bir yay gibi kuzeyden çevreler.Bu kuşak üzerindeki sıradağlar;Malatya Dağları, Bitlis Dağları,ve Hakkari Dağları’dır.
Doğu Anadolu Dağları
Doğu Anadolu, Türkiye’nin en dağlık bölgelerindendir.Kuzey Anadolu Dağlarıyla Toros dağları, bu bölgede birleşirler.Bölgedeki dağların büyük bir kısmı orta torosların devamıdır.Bunların başlıcaları;Tahtalı dağlarının kuzeydoğu uzantıları, Mercan dağları ile Aras Güneyi dağlarıdır.Bölgede yer alan Allahüekber dağları ise Kuzey Anadolu Dağlarının uzantısıdır.

İç Anadolu Dağları
Bu dağlar Güney, kuzey ve doğu anadolu’daki dağlar kadar fazla yüksek değildir.Bölgenin kuzeybatısındaki Sündiken Dağları ile güneybatısındaki Sultan Dağları birer sıradağdır.
İç Anadolu Bölgesinin en dağlık kısmıdır.Buradaki dağlar;Tecer dağları, Çamlıbel dağı Hınzır dağı ve Akdağlardır.
İç Anadolu Bölgesi’nde volkan dağları da vardır.Bunlar bölgenin güneyinde bir hat üzerinde yer alır.Kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan dağlar;Erciyes dağı,Melendiz Dağı,Hasan Dağı Karacadağ ve Karadağ’dır.
Batı Anadolu Dağları
Batı Anadolu dağları horstlar şeklinde oluşmuştur.B unlar kuzeyden güneye doğru şöyle sıralanır:Madra Dağı,Yunt Dağı,Bozdağlar,Aydın Dağları ve Menteşe Dağları.Muğla yöresinde, genellikle kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan sıralardan oluşan Menteşe Dağları yer alır.Edremit Körfezi kuzeyindeki Kaz Dağı ile Çanakkale Boğazı Güneyindeki Biga Dağları da Batı Anadolunun diğer başlıca dağlarıdır.
Batı Anadolu’da kıyı yakınlarında bulunan bu sıradağlardan başka,iç kesimlerde de dağlar vardır.Bunların başlıcaları İç Batı Anadolu Eşiği üzerindedir.Sandıklı Dağlarıyla Eğrigöz dağı ve Murat Dağı iç kesimdeki dağların başlıcalarıdır.Bu dağların yükseklikleri 2000 metre dolayındadır.
Bursa’nın güneyindeki Uludağ ise eski bir iç volkanik kütlenin aşınması sonucu oluşmuştur.Bu dağın yapısını gnays,mermer,şist gibi metamorfik taşlar ile bir volkanik taş olan granit oluşturmaktadır.Dapın bugünkü şeklini almasında aşınmaların da etkisi olmuştur.Uludağ,ülkemizin başlıca kış turizmi merkezlerindendir.

















B.TÜRKİYE’NİN PLATOLARI
Türkiye’deki platolar oluşumlarına göre şu şekilde gruplandırılabilir:
a)Aşındırma Platoları
Yeryüzü;akarsular,rüzgarlar,sel suları, buzullar gibi çeşitli dış kuvvetlerle sürekli olarak aşındırılarak düzleştirilir.Milyonlarca yıl çeşitli dış kuvvetlerle düzleştirilen arazi parçaları, zaman zaman yer kabuğu hareketleriyle alçalır veya yükselir.Yükselen düzlükler, zaman içinde akarsular tarafından derince yarılır.Böylece eski aşınım düzlüğü olan yerler, platoları oluşturur.
b)Tabaka Düzlüğü Platoları
Bu platolar,sert bir tabakanın varlığına bağlı olarak oluşurlar.Yüzeyde bulunan kalın ve sert tabakalar, yatay duruşlu veya çok az eğimli iseler, üzerinde düzlükler meydana gelir.Eğer bu düzlükler çevresine göre yüksekte kalırlarsa, akarsular tarafından yarılarak parçalanırlar.Böylece platolar meydana gelir.
c)Lav Platoları
Volkanik faaliyetler sırasında yeryüzüne bol miktarda lavlar çıkar ve çevreye yayılır.Akıcı lavlar, çevreye daha kolay yayılarak geniş yüzeyleri kaplarlar.Böylece oluşan yüksek düzlükler, daha sonra akarsular tarafından derin yarılarak lav platolarını oluştururlar.Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki platoların çoğu bu şekilde meydana gelmiştir.
d)Karstik Platolar
Bu platolar kireç taşı(kalker), alçı taşı,(jips)ve kaya tuzu gibi çözünebilen taşlar üzerinde oluşur.Kalkerler üzerinde meydana gelen karstik olaylar sonucu arazi düzleşmektedir.Çevresine göre yüksekte kalan bu tür karstik yüzeyler, akarsularla da yarılarak platoları oluştururlar.Ülkemizde kalker arazisinin yaygın olduğu Akdeniz Bölgesi’nde karstik plato örnekleri vardır.Taşeli platosu, bunun en güzel örneğidir.
Türkiye’deki platoların ekonomiye olan etkileri şu başlıklar altında toplanabilir.
1-Platoların bir bölümü yayla olarak değerlendirilir.Hayvancılığa dayalı olarak yürütülen yaylacılık, genellikle yüksek platolar üzerinde yapılır.
2-Alçak platolar genellikle tarım alanları olarak değerlendirilir.Bu alanlarda daha çok tahıl ekimi yapılır.Yurdumuzdaki buğday ve arpa ekim alanlarının önemli bir kısmı, yükseltisi fazla olmayan platolar üzerindedir.
3-Yüksek platolar yerleşim birimlerinin seyrek olduğu yerlerdir.Çünkü buralar çok yerde yüzey suları bakımından fakirdir.Kalker yapılı platolarda sular, çatlaklardan tabana sızdığı için yüzey suları azdır.Ayrıca platolardaki akarsular, derin vadiler içinden akarlar.Bunun sonucu olarak bu akarsulardan sulama ve içme suyu temini zordur.Yüksek platolarda toprak örtüsü her zaman tarıma elverişli değildir.Bu nedenle platolar, yerleşim için fazla uygun olmayan alanlardır.



C.TÜRKİYE’NİN OVALARI
Bir yer şekli olarak ova, akarsularla derin yarılmamış ve çevresine göre alçakta olan geniş düzlüklerdir.Türkiye’de irili ufaklı çok sayıda ova vardır.Bunlar oluşumuna göre şöyle gruplandırılabilir:
1-Tektonik Ovalar
2-Alüvyal Ovalar
3-Göl Yeri Ovaları
4-Karstik Ovalar
5-Dağ Eteği Ovaları’dır.
Yurdumuzdaki ovaların çoğu tektonik kökenli (çöküntü) ovalardır.Tektonik olaylar sırasında çökerek çevresine göre çukurda kalan yerler, daha sonra akarsuların getirdiği alüvyonlarla dolarak ova halini almışlardır.Bursa, Muş, Erzincan ovaları bunlara birer örnektir.
Alüvyal ovaların önemli bir kısmı, deniz kıyısında oluşmuş delta ovalarıdır.Akarsuların denize kadar taşıyarak biriktirdikleri verimli materyallerden oluşan bu düzlükler, Türkiye’nin önemli tarım alanlarıdır.Çukurova,Bafra ve Çarşamba Ovaları,Türkiye’nin başlıca delta ovalarıdır.
Göl Yeri Ovaları ise, Üçüncü zaman sonlarında(Neojen), Anadolu’da bulunan çok sayıdaki gölleriniyice kuruması ya da küçülmesiyle ortaya çıkan arazilerin, daha sonra kısmen akarsuların çevreden taşıdığı alüvyonlarla örtülmesi sonucu oluşmuştur.Tuz Gölü,Akşehir Gölü,Eber Gölü,Hotamış Gölü,Sultan sazlığı gibi göller ve bataklıklar,bu tür ovaların ortasında sığ su birikintileri olarak kalmışlardır.
Karstik Ovalar, karstik taşların çözünmesine bağlı olarak oluşan ovalardır.Dolinlerin birleşmeleriyle oluşan uvala ve polyeler,karstik yörelerdeki başlıca tarım alanlarıdır.Karstik ovalar Akdeniz ve ege bölgelerinde bulunur.Bunun nedeni, kireç taşının varlığına bağlı olarak karstlaşmanın buralarda yaygın olmasıdır.Muğla,Elmalı ve Kestel ovaları, tipik karstik ovalardır.
Oluşumları ,büyüklükleri ve yükseklikleri birbirinden farklı olan ovalarımızı, bulundukları yere göre iki grup altında toplayabiliriz.
1.KIYI OVALARI
Bilindiği gibi Anadolu, üç yanı denizlerle çevrili büyük bir yarımadadır.Türkiye’nin kıyılarının uzunluğu 8000 km’yi geçmektedir.Bu kadar uzun olan kıyılardan denizlere birçok akarsu ulaşmaktadır.Akarsuların denize ulaştıkları yerde çok sayıda delta ovaları oluşmuştur.Ayrıca bu deltaların dışında da kıyı ovaları bulunmaktadır.
Kıyı ovalarının önemli bir bölümü, akarsuların denize ulaştığı yerlerde oluşmuştur.Bu oluşum,akarsuların ve denizlerin karşılıklı etkileşimi sonucu ortaya çıkmaktadır.Eğer akarsuların alüvyon taşıdığı kıyılar sığ ve dalgalar,deniz akıntıları,gelgit hareketleri zayıf ise oralarda deltalar hızla oluşur.Türkiye’deki kıyı ovalarının çok önemli bir kısmı bu delta ovalarıdır. Yurdumuzda yer alan başlıca delta ovaları şunlardır;
Çarşamba Ovası:Yeşilırmak’ın karadeniz kıyısında oluşturduğu en büyük deltadır.600km kadar alan kaplar.Ovanın kuzey kesimin de deniz kıyısında bataklıklar ve lagünler yer alır.Delta üzerinde yer yer eski akarsu yatakları görülmektedir.Bu da Yeşilırmak’ın delta üzerinde yatak değiştirdiğini ortaya sermektedir.
Bafra Ovası:Kızılırmak tarafından oluşturulan ve yüz ölçümü 550km (kare)kadar olan büyük bir deltadır.Delta üzerinde bazıları sabit,bazıları ise hareketli olan kumullar vardır.Deltanın doğu kenarı boyunca çok sayıda gölcükleer ve bataklıklar yer alır.Bunlar doğal kumul setleri ve kıyı kordonlarıyla denizden ayrılmış durumdadır.
Sakarya Deltası:Sakarya ırmağı tarafından oluşturulmuştur.Ancak Çarşamba ve Bafra Ovaları gibi tipik delta şeklinde değildir.Sakarya deltasının oluşumu Karadeniz kıyısındaki diğer deltalara göre çok yenidir.Sakarya deltasının kuzey bölümünde kumullar yer alır.25-30 metreye kadar yükselebilen bu kumullardan bazıları hareketlidir.Delta üzerinde bulunan bataklıkların pek çoğu, Hasan Polatkan Barajı’nın yapımından sonra kurutularak tarım alanlarına dönüştürülmüştür.Ayrıca,Türkiye-Yunanistan sınırının Ege denizine ulaştığı yerde Meriç deltası oluşmuştur.Ege denizi kıyısında ise grabenlere yerleşmiş bulunan akarsuların denize ulaştıkları yerlerde delta ovaları bulunmaktadır.Bunlar;Bakırçay deltası (Dikili Ovası),Gediz deltası (Menemen Ovası),Küçük Menderes deltası (Selçuk Ovası) ve Büyük Menderes deltası
(Balat Ovası)’dır.
Göksu Deltası(Silifke Ovası):Taşeli Platosu’nu parçalayan Göksu, taşıdığı alüvyonları Silifke önlerinde Akdeniz’e ulaştırarak burada bir delta oluşturmuştur.Ayrıca delta üzerinde kıyı kumulları,kıyı okları, kıyı kordonları gibi şekiller de vardır.
Seyhan ve Ceyhan deltaları(Adana Ovası):Burası Çukurova’nın güneybatı bölümü olan Adana Ovası’dır.Doğu kısmı Ceyhan, batı ökısmı ise Seyhan ırmağı tarafından oluşturulmuştur.Adana Ovası’nda çok miktarda kopmuş menderes halkası ve eski akarsu yatakları vardır.Bunlar Seyhan veCeyhan ırmaklarının zaman zaman yatak değiştirdiğinin kanıtlarıdır.Yukarıda belirtilen kıyı ovaları dışında;Dalaman,Köyceğiz,Eşen,Finike,Manavgat ve Samandağ gibi küçük kıyı ovaları da vardır.Kıyı ovalarının ikinci tipi ise kıyı boyu düzlükleri şeklindedir.Bunlar ,deniz seviyesinin alçalması sonucu su yüzüne çıkmış kara sahanlıkları ya da kıyı boyunca oluşmuş geniş birikinti düzlükleridir.Bu tür ovalar Akdeniz kıyısı boyunca görülürler.Mersin-Erdemli arası ve Manavgat çevresi bunlara örnektir.

2.İÇ BÖLGELERDEKİ OVALAR
Türkiye geniş bir ülkedir.Bu nedenle kıyıdakilerden başka iç kesimlerinde de çok sayıda ovalar bulunur.Bu ovaları kökenlerine göre gruplandırarak incelemek yararlı olur.
Bakırçay vadisinde, batıdan doğuya doğru;Bergama,Soma,Kırkağaç ovaları yer alır.
Küçük menderes vadisinde;Torbalı,Tire,Bayındır ve Ödemiş ovaları bulunur.Gediz vadisinde ise Manisa, Akhisar,Turgutlu,Salihli ve Alaşehir ovaları yer alır.
Büyük Menderes vadisinde de Söke, Koçarlı,Aydın,Yenipazar,Nazilli ve Sarayköy ovaları bulunur.Ayrıca Ege Bölgesi’nde Kütahya, Simav, Afyon, ve sandıklı ovaları da vardır.
Adapazarı Ovası:Kuzey Anadolu fay hattının batı bölümünde yer almıştır.Sakarya ırmağının getirdiği alüvyonlarla örtülüdür.Alüvyonların kalınlığı yer yer 200 metreye yaklaşır.Denizden ortalama yükseltisi 30-40 metre olan bu ova, önemli bir tarım alanıdır.
Bursa Ovası:Tipik bir çöküntü ovasıdır.200km (kare) yüz ölçüme sahip olan ovanın ortalama yükseltisi 150 metredir.Güneyden Uludağ ile çevrilidir.Uludağ eteklerindeki fay hattı boyunca sıcak su kaynakları bulunur.Bursa Ovası, tarımsal üretim bakımından yurdumuzun en verimli ovalarındandır.
Doğuda Pasinler Ovası’ndan başlayarak batıda İzmit Körfezi’ne kadar uzanan hat boyunca yer alan ovalar şunlardır; Pasinler(Hasankale),Erzurum, Erzincan,Suşehri, Niksar,Erbaa, Taşova, Ladik,Merzifon, Suluova, Tosya,Çerkeş, Bolu, Düzce,Adapazarı ve Sapanca ovaları.
Erzurum Ovası:Geniş ve yüksek (1800metre)bir ovadır.Etrafı volkanik kökenli dağlarla çevrili olan ovanın merkezi ince alüvyoblarla,çevresi ise birikinti konileriyle kaplıdır.Fırat’ın en büyük kolu olan Karasu ve kolları, ovanın sularını toplamaktadır.
Tektonik kökenli ovaların önemli bir kısmı da Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunmaktadırlar.Bunlar;Muş,Uluova, Bingöl, Ardahan,Iğdır,Afşin-Elbistan ve Bulanık ovalarıdır.
Iğdır Ovası:Türkiye’nin Ermenistan-Nahcivan ve İran sınırı kavşağında yer alır.Aslında bu ova, Erivan-Iğdır arasında bulunan ve Aras ırmağı boyunca uzanan Sürmeli çukurunun Türkiye’de kalan kısmıdır.ığdır ovası’nın Nahcivan sınırımızda bulunan ince uzun kısmına Dil ovası da denir.Tektonik ovaların önemli bir kısmı da İç Anadolu Bölgesinde yer alır.Bunların başlıcaları;Konya,Ereğli,Eskişehir,Kayseri,develi ve Ankara ovalarıdır.Bunlardan en büyüğü Konya Ovası’dır.
Konya Ovası:İç Anadolu Bölgesi’nin güneyinde,Konya ile Ereğli arasındaki uzunca bir kapalı havzanın batı kesimidir.Konya Ovası’nda ve çevresinde çok genç volkanik şekiller yer almaktadır.Ova Türkiye’nin en önemli tahıl üretim alanlarının başında gelir.
Isparta Ovası:Bu ova, Batı ve Orta Torosların Birleşme yerinde,GöllerYöresi’nde bulunur.Atabey Ovası da denen Isparta Ovası, kuzey ve güneyden dağlarla çevrilidir.Doğusundaki Eğirdir Gölü ve batısındaki Burdur Gölü’nden birer eşikle ayrılır.Ova, doğu-batı yönünde bir graben biçiminde uzanır.Türkiye’deki tektonik ovaların bir bölümüne havza adı verilir.Örnek olarak;Ergene ,Diyarbakır ve Malatya havzası verilebilir.
Ergene Havzası:Ergene havzası,trakya yarımadasında kuzeydeki yıldız dağları masifi ile güneydeki koru dağı-ışıklar dağı arasında bulunur.Ovanın suları Meriç’e karışan Ergene ve onun kolları tarafından toplanır.Ergene ırmağına kuzeyden ve güneyden karışan kollar,havza tabanını derin bir şekilde yararak parçalara ayırmıştır.Burada plato düzlükleri 150-200 metre yükseklik gösterir.
Malatya Ovası:Havzanın etrafı dağlarla çevrilidir.Havzanın suları Fırat ve kolları tarafından toplanır.Bu kollar, özellikle havzanın orta kesiminde 150-200 metre kadar derine gömülmüş durumdadır.Türkiye’de iç bölgelerdeki ovaların bir bölümü ise karstik kökenlidir.
Ç.TÜRKİYE’DE AKARSULARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER
Akarsular , yeryüzünün şekillenmesinde en etkili dış kuvvetlerdir.Yeryüzünün şekillenmesini sağlayan akarsular,şekillerini iki yolla oluştururlar.
1-Aşındırma Şekilleri:Akarsuların derine aşındırması, döküldükleri deniz veya gölün seviyesine kadar devam eder.Akarsular, bu seviyeye göre yapabilecekleri aşındırmayla, vadilerini derinleştirir,yana ve geriye doğru genişletir.
Yamaçlarda hızla akan akarsuların vadileri tabansız vadilerdir.Dik yamaçlı bu vadilere kertik vadiler ya da ^^V^^ vadiler denir.Az eğimli yerlerdeki akarsu vadileri geniş tabanlıdır.Onun için, böyle vadiler içinde akarsular büklümler yaparak akarlar.Bu vadilerde akarsuların derine aşındırması yavaş, enine aşındırma ise fazladır.Türkiye’de akarsuların oluşturduğu başka bir şekilde boğaz vadidir.Boğazlar, akarsuların sert kütleler içinde açmış oldukları dar ve derin vadilerdir.
Az eğimli yerlerdeki akarsular geniş vadi tabanlarında akarken büklümler yaparlar.Bu büklümlere menderes denir.eğer menderesler vadi tabanına gömülmüş ise bunlar gömük menderes olarak adlandırılır.Akarsu yağmur, sel ve selinti sularının birlikte meydana getirdikleri başka bir aşınım şekli de peri bacasıdır.Bunlar, volkan tüflerinden oluşan arazilerde meydana gelen çok özel şekillerdir.Ürgüp-Göreme-Nevşehir çevresinde çok güzel peri bacası örnekleri vardır.
Volkanik tüflerden oluşan arazide rüzgar aşındırmasının etkisiyle oluşan özel şekillere de mantar kaya (şeytan masası)adı verilir.Peneplenler, başta akarsu erozyonu olmak üzere rüzgar erozyonu ve yüzeysel erozyonun (toprak süpürülmesi)da etkisiyle meydana gelirler.Türkiye’de peneplenleşme süreci en son, Alp orojenik hareketleriyle kesintiye uğramıştır.Dördüncü zaman başındaki epirojenik yükselme hareketlerinden sonra süreç yeniden başlamıştır.
2-BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ
Birikinti konileri akarsuların taşıma güçlerinin iyice azaldığı yerlerde oluşur.Dik yamaçlar boyunca huzla akan suların aşındırma ve taşıma güçleri fazladır.Birikinti konilerinin daha yayvan olanlarına da birikinti yelpazeleri denir.Türkiye kıyılarında tipik deltalar oluşmuştur.Bafra ,Çarşamba ,Silifke ve Çukurova deltaları, bunların başlıcalarıdır.Ayrıca Sakarya ,Meriç, Bakırçayı Gediz,B.Menderes, K.Menderes,gibi akarsularımızın ağızlarında da deltalar oluşmuştur.
Akarsu boylarındaki ovalar da akarsu biriktirmeleri sonucu oluşurlar.Akarsu yatağının iki tarafında uzanan bu düzlükler, ülkemizin en verimlki tarım alanlarındandır.Akarsu yataklarında meydana gelen kum adaları daakarsu birikinti şekillerindendir.Akarsu tarafından oluşturulan sekiler (akarsu taraçası), önce biriktirilen alüvyonların daha sonra kısmen aşındırılması ile oluşurlar.Aşındırmanın fazla olması halinde, bazen alüvyonların altındaki ana kaya da kazılır.

D.TÜRKİYE’DE KARSTİK ŞEKİLLER
Çözünebilen taşlardan oluşan arazide meydana gelen karstik şekiller, iki grup olarak incelenir.
1-Çözünme ile oluşan karstik şekiller:Bunlar suların karstik taşları çözmesiyle oluşan çukur şekillerdir.Bu şekillerin en yaygın olanları, kireç taşı üzerinde oluşur.
2-Çökelme ile oluşan karstik şekiller:Sarkıt ve dikitler karstik mağaralarda oluşmuş çökelti şekilleridir.Sarkııtlar mağaraların tavanında oluşurlar.Mağara tabanına düşen damlalardaki kirecin birikmesiyle dikitler oluşur.Sarkıt ve dikitlerin zamanla berleşmesiyle oluşan şekillere ise sütun denir.
E.TÜRKİYE’DE BUZULLARIN OLUŞTURDUĞU YER ŞEKİLLERİ
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de buzullar Dördüncü jeolojik zamanın ilk yarısında oluşmuştur.Bu dönemdeki soğuk ve az yağışlı devreler buzuk devri olarak bilinir.
Türkiye’de buzul şekillerinin bulunduğu dağlar şunlardır;Toroslar üzerinde;Bey dağları,Bolkar dağları, Aladağlar ve Sultan dağlarıdır.Doğu karadeniz bölümünde;kaçkar,giresun,kop, mescit ve yalnızçam dağları.Doğu Anadolu’da ;Ağrı,Süphan ,Bingöl ve buzul dağlarında buzul şekillerine rastlanır.
Sirkler (buz yalakları), buzulların beslenme bölümlerinde oluşan çukurluklarıdr.Onun için dağların doruk kesimlerinde bulunurlar.Buzul devirlerinde buzulların oluştuğu dağlarımızın hepsinde sirkler bulunmaktadır.Buzul vadileri dağların yüksek yamaçlarında buzulların oluşmaya başladığı sirklerden başlayarak yamaç aşağı uzanırlar.Buzul vadileri de sirkler gibi çoğunlukla dağlarımızın kuzey yamaçlarında oluşmuşlardır.Buzul vadilerinin kenarlarında, diplerinde ve önlerinde moren setleri bulunur.Bu vadilerin boyları daakarsu vadilerine göre daha kısadır.
F.TÜRKİYE’DE RÜZGARLARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER
Rüzgar, kurak bölgelerde ve kıyılarda etkili olan bir dış kuvvettir.Bu nedenle Türkiye’de rüzgarın oluşturduğu şekiller çok azdır.Karapınar (Konya) çevresinde ince volkan külleriyle kaplı küçük bir alanda 30-35 yıl öncesine kadar rüzgar erozyonu etkiliydi.
Türkiye’de rüzgarın oluşturduğu şekillere deniz kıyılarındaki dar şeritler boyunca rastlanır.Özellikle Akdeniz ve Ege denizi kıyılarında kıyı kumulları bulunur.Yurdumuzda Sakarya deltasında da kıyı kumulları görülmektedir.
G.TÜRKİYE’DE DALGA VE AKINTILARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER
Kıyı şekilleri dalgaların ve kıyı akıntılarının aşındırmaları ve biriktirmeleri sonucu oluşurlar.Falezler, dalgaların aşındırması sonucu kıyılarda oluşan dikliklerdir.Bunlara yalıyar da denir.Ordu –Sarp ile Sinop-Karadeniz Ereğlisi arasındaki dik kıyılarda çok tipik falez örnekleri vardır.
Türkiye’de dalga birikinti şekillerinden en yaygın olanları kumsal (plaj)’lardır.Kumsallar, kıyı boyunca dalgaların etkileri sonucu oluşurlar.Kıyı yakınında, deniz dibindeki materyal, dalgalar tarafından işlenir.Karadeniz’de Çarşamba ve Bafra deltalarının kıyılarında ve bunların yakın çevrelerinde plajlar yaygındır.Daha batıda Karadeniz Ereğlisi’nden Sakarya deltasına kadar olan alçak kıyılarda da güzel plajlar oluşmuştur.Marmara Denizi’nin kıyılarında da plajlar yaygın olarak bulunmaktadır.Plajlarımız, iç ve dış turizm yönünden çok önemli yerlerdir.
Kıyı okları ve kıyı kordonları da Türkiye’de yaygın olan dalga birikintileri şekillerindendir.Bunlar da alçak kıyılarda koyların ve deltaların önlerinde oluşmuşlardır.Koyların bir ucundan diğer ucuna doğru ok gibi gelişen bu şekillerin kara tarafında kıyı gölleri bulunur.İstanbul yakınındaki Büyük Çekmece ve Küçük Çekmece gölleri bu şekilde oluşmuştur. Lagün adı verilen deniz kulakları da kıyı kordonlarının, koyları kısmen kapatması sonucu meydana gelmiş şekillerdir. Fethiye yakınlarındaki Ölü Deniz, bu şekilde oluşmuş bir lagündür.
Tombololar da kıy birikim şekillerindendir. Bunlar, kıyı yakınındaki adaları, karaya bağlayan kıyı kordonlarıdır. Kapıdağı yarım adası önceden bir ada iken, tombololarla karaya bağlanarak yarım ada halini almıştır.
H.TÜRKİYE’DE YER GÖÇMELERİ VE YER KAYMALARI
Yer göçmeleri ve yer kaymaları,kütle hareketleri olarak ifade edilir.Bunlardan yer göçmeleri, mağara gibi yer altı boşluklarının tavanlarının göçmesi olayıdır.Bunlar az görülen olaylardır.
Yer kaymaları (heyelanlar) ise yurdumuzda sık görülen olaylardır.Yer kaymaları;toprak taş ve tabakaların bulundukları yerlerde yamaç aşağı kalmasıdır.Bu olaylar bazen küçük bazen de çok büyük kütleler hareket eder.Doğal afetlerde olan yer kaymaları eğimli arazilerde meydana gelir.
Türkiye’de yer kaymaları sonucu heyelan set gölleri oluşmuştur.Tortum Gölü, Abant Gölü, ve Sera Gölü başlıca heyelan set gölleridir.Yer kaymalarından zarar görmemek için bu olayların sık görüldüğü yerlerde yerleşim birimleri kurulmamalı ve buralardan yol geçirilmemelidir.
I.TÜRKİYE’DE TOPRAK EROZYONU VE KORUNMA YOLLARI
Erozyon, aşınma, aşındırma anlamına gelir.Bilindiği gibi yer yüzündeki yüksek yerler dış kuvvetler tarafından sürekli aşındırılmaktadır.Yeryüzünün;akarsu, rüzgar sel suları, buzul, dalga gibi dış kuvvetler tarafından aşındırılmasına doğal erozyon veya normal erozyon denir.Hızlandırılmış erozyonun toprak örtüsünü yok etmesi olayına toprak erozyonu denir.Türkiye’de toprak erozyonuna neden olan etkenler şu başlıklar altında toplanabilir:
a)Engebeli Topoğrafya
Türkiye, dağlık bir ülkedir.Bu dağlarla birlikte tepe, vadi ve platoların yamaçları oldukça geniş yüzey kaplamaktadır.İşte bu yamaçlar, özellikle sağanak yağışlardan sonra, suların yüzeysel akışa geçmelerine ve sellerin oluşumuna yardımcı olur.
b)Bitki Örtüsünün Tahribi
Türkiye’nin yaklaşık 4’te 1’i ormanlarla kaplıdır.Orman, toprağı en iyi koruyan bitki örtüsüdür.Yangın, tarla kazanımı, yakacak odun elde etme, kereste sağlama gibi çeşitli yollarla uzun zamandan beri ormanlarımız tahrip edilmektedir.
c)Sağanak Yağışlar
Sağanak şeklindeki yağışlar, toprak erozyonuna neden olan en önemli etkendir.Çünkü bir yamaç üzerindeki bitki örtüsü tamamen tahrip edilse bile, orada yağış yoksa erozyon da olmaz.Yamacın dik ve yüzeyin çıplak olması, suyun yapacağı aşındırmayı kolaylaştırmaktadır.Yurdumuzda ilkbahar ve yaz yağışları genellikle sağanak şeklinde görülmektedir.Özellikle bitki örtüsünden yoksun olan yerlerde sağanak yağışların erozyona etkisi daha fazla olmaktadır.
d)Kolay Aşınabilen Ana Kayalar
Ana kaya, toprağın altında bulunan yerli kayadır.Üstteki toprak örtüsü tamamen aşındıktan sonra yüzeye çıkar.Yamaçlarda oluşan sık ve derin yarıntılara kırgıbayır denir.
e)Arazinin Yanlış Kullanımı
Ormanların tahrip edilerek ve otlakların sürülerek tarla yapılması erozyonu hızlandıran nedenler arasındadır.
Türkiye’de toprak erozyonunun önemli sonuçları vardır.Bunlar başlıkları halinde şöyle sıralanabilir.
1-Tarım arazilerinin veriminin azalması:Erozyonla, tarım topraklarının verimli kısmı taşınmaktadır.Ayrıca, özellikle sel sularıyla taşınan, kum, çakıl ve kil gibi materyaller ova ve vadi tabanlarındaki verimli tarım topraklarını örtmektedir.
2-Tarım alanlarının daralması:Toprak erozyonu sonucu,tarım topraklarının bir kısmı denizlere,göllere,barajlara taşınmakta ve alttan ana kayalar yüzeye çıkmaktadır.Bunun sonunda da üzerimde tarım yapılan toprak örtüsü,alan olarak azalmaktadır.
3-Barajların dolması:Erozyon yoluyla akarsulara karışan kil,mil ve kum gibi küçük boyutlu materyalin bir kısmı,denizlere ve göllere taşınmaktadır.Diğer bir kısmı ise baraj göllerinde biriktirilmektedir.İşte bu yolla barajlarımız zamanla dolmaktadır.
4-Arazinin çıplaklaşması:Erozyonla toprak örtüsünün giderek azalması,başta ormanlar olmak üzere,bitki örtüsünün de zamanla yok olması demektir.Bu nedenle insanların yaşamı olumsuz bir şekilde etkilenir.
Türkiye’de Toprak Erozyonundan Korunma Yolları
1-Orman yangınları önlenmelidir.
2-Tarla kazanma amacıyla ormanlar tahrip edilmemelidir.
3-Odun elde etmek için ormandan izinsiz ağaç kesilmemelidir.
4-orman içinde hayvan (özellikle keçi) otlatılmamalıdır.
5-Çıplak yerler ağaçlandırılarak ormanlık alanlar genişletilmelidir.
6- Yamaçlar teraslandırılmalıdır.
7- Az eğimli yamaçlardaki tarlalar, eş yükselti eğrilerine paralel olarak sürülmelidir.
8- Anız yakılmamalıdır.
9- Nöbetleşe ekim yapılmalıdır.
10- Meralar korunmalı, buralarda aşırı ve erken otlatma yaptırılmamalıdır.
11- Bütün bunların sağlanabilmesi için de halk, eğitilmeli ve çevre bilinci verilmelidir.
TÜRKİYE’NİN YER ÜSTÜ VE YER ALTI SULARI ( HİDROGRAFYASI)
A.TÜRKİYE’NİN AKARSULARI
1-AKARSULARIMIZIN GENEL ÖZELLİKLERİ
Türkiye akarsularının pek çoğunun akıttığı su miktarı, mevsimlere göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bu da ülkemizdeki iklim özelliklerinden kaynaklanır. Genellikle yaz mevsiminde akarsularımızın akıttığı su miktarı azalır. Hatta küçük akarsuların pek çoğu kurur. İç Anadolu, Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinin büyük kısmında durum böyledir.
Akarsularımızın pek çoğu, ülke sınırları içinden doğmakta ve kendi topraklarımızda denize ulaşmaktadır.Ancak; Fırat, Dicle, Aras, Kura ve Çoruh ırmakları ise topraklarımızdan doğdukları halde ülke dışındaki göl veya denizlere dökülmektedir. Ayrıca Meriç ve Asi ırmakları, ülkemiz dışından kaynaklarını alarak kıyılarımızdan denize ulaşmaktadır. Akarsularımız genellikle açık havzaya sahiptirler. Akarsularımızda ulaşım olanakları çok sınırlıdır.
2- BAŞLICA AKARSULARIMIZ
Akarsularımız, ulaştıkları denizlere göre şöyle gruplandırılırlar.
a) Karadeniz’e Dökülen Akarsular
Çoruh: Mescit dağlarından doğar. En önemli kolları Doğu Anadolu’dan gelen Oltu ve Tortum çaylarıdır.
Yeşilırmak: Bu ırmağın en uzun kolu olan Kelkit, Doğu Karadeniz’de Gümüşhane dağlarından doğar. Batıya doğru Kelkit Oluğu boyunca akar.
Kızılırmak: Yurdumuz sınırları içinde denize ulaşan en uzun akarsuyumuzdur. En uzun kolu, Sivas’ın doğusundaki Kızıldağ’dan kaynağını alır. Üzerinde Hirfanlı ve Altınkaya baraj gölleri kurulmuştur.
Sakarya: Bu ırmak, Afyon kuzeyindeki Emir dağından doğar. Batıdan Porsuk, doğudan da Ankara Çayı’nı alır.Sakarya ırmağı üzerinde Hasan Polatkan ve Gökçekaya barajı kurulmuştur.
b)Marmara Denizi’ne Dökülen Akarsular
Susurluk:Simav Çayı adıyla, Simav yakınlarından doğar.Karacabey Ovası’nı geçtikten sonra Uludağ’dan kaynağının alan Nilüfer çayı ile birleşir ve Susurluk olarak Marmara denizine ulaşır.
c)Ege Denizi’ne Dökülen Akarsular
Meriç:Kaynağını, Bulgaristan topraklarından aldıktan sonra Edirne’de Tunca ile birleşir.Genel olarak kuzey-güney yönünde akarak Türkiye-Yunanistan sınırını oluşturur.
Gediz:İç Batı Anadolu Eşiği’ndeki Murat Dağı’ndan doğar.Çeşitli koları aldıktan sonra Gediz grabenini izleyerek batı yönünde akar.
K.Menderes:Bozdağlardan kaynağını alır.Kuşadası Körfezi’nin kuzeyinde Selçuk yakınlarında denize ulaşır.
B.Menderes:Önemli kaynaklarını İç Batı Anadolu Bölümü ile Göller ve Menteşe yöresinden alır.Bu akarsuyun üzerinde Adıgüzel ve Kemer barajları kurulmuştur.
ç)Akdeniz’e Dökülen Akarsular
Aksu:Kaynağını Isparta yakınlarından alır.Karstik alanlarda genellikle kuzey-güney yönünde akarak Antalya Körfezi’ne ulaşır.
Göksu:Taşeli platosunun kuzeyinden kaynaklarını alır.İki büyük kolu ile Mut yakınlarında birleştikten sonra, kendi oluşturduğu Silifke Ovası’ndan denize ulaşır.
Seyhan:Zamantı çayı adıyla Uzunyayla’dan doğar.Göksu kolu ile birleşerek Seyhan adını aldıktan sonra kendi oluşturduğu Adana Ovası^’na ulaşır.
Ceyhan:Elbistan havzasını kuşatan dağlardan kaynaklarını alır.büyük bir yarma vadi ile Kahraman Maraş düzlüğüne ulaşır.Daha sonra Osmaniye yakınlarında Çukurova’ya girer.
Asi:Lübnan’dan doğan bu akarsu,Kızıldeniz’den Kahraman Maraş’a kadar uzanan büyük bir grabenin kuzey kesimini izleyerek Antakya’nın doğusundan topraklarımıza girer.
d)Basra Körfezi’ne Dökülen Akarsular
Fırat:Kaynağını topraklarımızdan alan ve sınırlarımız dışında denize ulaşan en uzun akarsuyumuzdur.En önemli iki kolu Karasu ve Murat’tır.Güneydoğu Torosları boğazlarla geçer.Bu ırmak üzerinde Atatürk,Karakaya ve Keban barajları kurulmuştur.
Dicle:Güneydoğu toroslardan gelen çok sayıdaki küçük kollarla beslenir.Cizre’nin güneyinde Türkiye-Suriye sınırını oluşturduktan sonra Habur (Hezil)Çayı ile birleşir ve Irak topraklarına girer.
e)Hazar Denizi’ne Dökülen Akarsular
Kura:Kars yakınlarından kaynaklarını alır.Ardahan Platosu’nu geötikten sonra Gürcistan topraklarına girer.Daha sonra Azerbaycan topraklarında Aras ile birleşerek Hazar denizinde son bulur.
Aras:Bingöl Dağlarından doğar.Büyük bir yay çizerek Ağrı Dağı’nın doğusundaki Dilucu mevkiinde Türkiye-Ermenistan-Nahcivan-İran sınır kavşağından geçer.
3.AKARSU HAVZALARIMIZ
a)İç Anadolu Kapalı Havzaları:Kapalı havzalarımızın en genişi İç Anadolu Bölgesi’nde bulunur.Tuz Gölü’nün kuzeyinden Toros dağlarının eteklerine ve doğuda Develi’den batıda Afyon’a kadar uzanan çok geniş bir alandır.En güneyde olan kapalı havzası Konya kapalı havzasıdır.
Konya kapalı havzası:Kuzeyden Obruk platosu, güneyden ise Toros dağlarının etekleriyle sınırlandırılmıştır.Doğu-batı yönünde uzanan büyük bir kapalı havzadır.Havza verimsiz düzlükler yüzünden geniş alanlara yayılmıştır.
Tuz Gölü kapalı havzası:Haymana,Cihanbeyli ve Obruk platoları arasındaki tuz Gölü’nü çevreleyen tektonik bir çukurluktur.Göl suyu içinde çözelti halinde bulunan tuzlar, şiddetli buharlaşma sonucu göl dibinde kristalleşerek sofralık tuzu (sodyum klorür) oluştururlar.
Afyon Akarçay kapalı havzası:Sultan dağlarının kuzeyinde yer alır.Çökme sonucu oluşan bu kapalı havzada Akşehir,Eber ve Karamuk gölleri bulunur.Sularını daha alçakta olan Akşehir Gölü’ne boşaltan Eber gölünün suları tatlıdır.Seyfe Gölü havzası da Kırşehir’in doğusunda bulunan öok küçük bir kapalı havzadır.
b)Göller Yöresi Kapalı Havzaları
Burdur kapalı havzası:Burdur Gölünün de içinde yer aldığı kapalı havzadır.Bu havza, kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan tektonik bir çukurluktur.Havza en çok güneyden gelen akarsularla beslenir.
Acıgöl kapalı havzası: Bu havzanın ortasında Acıgöl yer alır.Bu iki kapalı havzanın güneyinde;Salda,Çorak ve Kestel göllerinin çukurlukları da çevrelerine göre küçük birer kapalı havza oluştururlar.
c)Van Gölü Kapalı Havzası
Yurdumuzun doğusunda bulunan büyük bir kapalı havzadır.Bu kapalı havzanın oluşumunu tektonik hareketler ve Nemrut volkanından yayılan lavlar sağlamıştır.Araziden gelen akarsular, kayalar içindeki sodayı çözerek bünyelerinde alıp Van Gölü’ne taşırlar.onun için Van Gölü’nün suları sodalıdır.
4.AKARSULARIMIZIN REJİMLERİ
Akarsu rejimi, akarsuyun akıttığı su miktarının yıl içindeki değişmelerini ve beslenme şekillerini ifade eder.Bazı akarsuların yataklarındaki su miktarı ise yıl içinde belirsiz zamanlarda artar ve azalır.Kurak bölgelerdeki akarsular da durum böyledir.Çünkü buralardaki yağışlar çok düzensizdir.Bu bölgelerdeki akarsuların rejimlerine düzensiz rejim denir.
a)Yağmur Sularıyla Beslenen Akarsular
Ülkemizdeki akarsuların bir kısmı yağmur sularıyla beslenir.Akdeniz iklim özelliklerinin etkili olduğu yörelerimizde,yaz kuraklığının etkisi akarsulara doğrudan yansımaktadır.Bu yörelerdeki akarsuların kasım ayından sonra akıttıkları su miktarında büyük bir artış görülür.Mart nisan ve mayıs aylarında akarsuların debisi, yağmur şeklindeki yağışlara bağlı olarak en yüksek değerine ulaşır.
b)Kar ve Buz Sularıyla Beslenen Akarsular
Bu akarsular, yüksek dağlardan beslenirler.Türkiye’de kar ve buz sularıyla beslenen akarsular;Doğu Karadeniz Bölümü ile Hakkari Bölümü ve Doğu Anadolu’nun diğer yüksek dağlarından kaynağını alırlar.
c)Kaynak Sularıyla Beslenen Akarsular
Türkiye’de kaynak sularıyla beslenen akarsular, genellikle küçük akarsulardır.Manavgat Çayı buna en güzel bir örnek oluşturur.Bu çay, Toros dağlarından doğan karstik kaynaklarla beslenmektedir.
ç)Gölden Çıkan Akarsular
Bazı akarsularımız kaynağını göllerden alırlar.Göllerin sularıyla oluşan bu akarsulara göl ayağı (gideğen)da denilmektedir.Eğirdir Gölü’nden çıkan Kovada suyu, güneye doğru akarak Kovada gölünde son bulur.Türkiye’de göllerden kaynaklanan akarsulardan başka,bataklıklardan çıkan akarsular da vardır.
d)Karma Rejimli Akarsular
Ülkemizde çeşitli iklim bölgeleri mevcut olduğu için, uzunluğu fazla olan akarsularımızın yukarı ve aşağı çığırları farklı iklim bölgelerinde bulunabilmektedir.Ülkemizdeki büyük akarsular karma rejimlidir.Yeşilırmak ve Fırat karma rejimli akarsulara en güzel örnektir.



B.TÜRKİYE’DE GÖLLER VE OLUŞUMLARI
Göllerimiz oluşumlarına göre, doğal ve yapay göller olarak ikiye ayrılırlar.
1.DOĞAL GÖLLER
Tektonik hareketler,karstlaşma ve sertleşme gibi doğal olaylar sonucu oluşan çukurluklarda suların birikmesiyle doğal göller oluşmaktadır.
Tektonik Göller
Bu göllerin çanaklarının oluşumu tektonik olaylara bağlıdır.Kırılmalarda çöken çukur alanlar,daha sonra sularla dolarak bu tür göller oluşmuştur.Bunların başlıcaları;Tuz gölü,Eğirdir,Beyşehir,Burdur,Akşehir,Eber,Sapanca,İznik,Ulubat ve Manyas gölleri, tektonik kökenli göllerimizin başlıcalarıdır.
Tuz Gölü ,Türkiye’nin ikinci büyük gölüdür.Platolar arasına gömülmüş durumundadır.Kendi adıyla anılan kapalı bir havzanın sularını toplar.Gölün alanı yaz aylarında buharlaşma sonucu oldukça daralır,kışın ise genişler.
Eğirdir Gölü, esas olarak tektonik kökenlidir.Ancak göl çanağı,daha sonra karstik olaylarla da genişleyerek bugünkü şeklini almıştır.Derinliği ortalama 10metredir.
Beyşehir Gölü, Dedegöl dağlarıyla Sultan dağları arasındaki büyük tektonik bir oluğa yerleşmiştir.Bu gölün meydana gelmesinde tektonik hareketlerin yanı sıra karstlaşma da etkili olmuştur.Gölün derinliği 5-7 metre arasındadır.
Burdur Gölü de esas olarak tektonik kökenlidir.Ancak oluşumunda karstik olayların da etkisi olmuştur.Kapalı bir havzanın en çukur yerinde bulunan gölün dışarıya akıntısı yoktur.
Acıgöl, Göller Yöresi’nde bulunan tektonik kökenli göllerden bir başkasıdır.Burdur Gölü’nün hemen batısında tektonik bir çukurluğa yerleşmiş durumdadır.Yağışlı geçen kış döneminde gölün yüz ölçümü oldukça genişler.
İznik Gölü, Marmara Denizi’nin hemen doğusunda yer alır.Kuzey Anadolu Fay Kuşağı’nın batı ucundaki tektonik çukurlukta oluşmuştur.Fazla sularını bir gideğenle Gemlik Körfezi’ne boşaltır.Bu nedenle İznik Gölü’nün suları tatlıdır.
Karstik Göller
BU göllerin oluşumunda çoğunlukla kireç taşlarının çözünmesi etkili olmuştur.Ülkemizdeki karstik göllerin çoğu, Göller Yöresi’nde bulunmaktadır.Karstik göllerin başlıcaları Göller Yöresi’ndeki Salda ve Kestel gölleri,Teke yöresindeki Avlan gölü ve Seydişehir yakınındaki Suğla gölüdür.
Volkanik Göller
Bu göller,volkanik arazide bulunurlar.Volkan konilerinin tepesinde bulunan göllere, krater gölleri ya da kaldera gölleri adı verilir. Volkanik göllerin bir kısmı da volkanik patlamaların oluşturduğu maarlarda suların birikmesiyle oluşan maar gölleridir.
Set Gölleri
Volkanik set gölleri,volkanlardan çıkan materyalin oluşturduğu set gerisinde suların birikmesiyle oluşan göllerdir.Örneğin;Van Gölü’nün yerinde önceleri Muş Ovası’na kadar uzanan büyük bir tektonik çukurluğu bölmüştür.Üzerinde ulaşım yapabilen Van Gölü’nün turizm yönünden önemi de artmaktadır.
Alüvyal Set Gölleri,akarsu vadilerinde oluşmaktadır.genellikle vadilerin birikinti konileri tarafından tıkanması sonucu meydana gelir.Ankara yakınındaki Eymir ve Mogan gölleri bu şekilde oluşmuş alüvyal set gölleridir.
Kıyı Set Gölleri,alçak kıyılarda ve genellikle delta kıyılarında oluşur.B.Çekmece ve K.Çekmece gölleri kıyı set göllerine örnektir.Ayrıca Çukurova ,Bafra ve Çarşamba deltalarında da çok sayıda küçük kıyı set gölleri bulunmaktadır.
Heyelan gölleri de set göllerindendir.Ülkemizde çok sayıda heyelan gölü vardır.En tanınmış olanları;Abant Gölü,Tortum Gölü ve Sera Gölü’dür.
Buzul Gölleri:
Dördüncü jeolojik zamanın birinci yarısında(Pleistosen’de)yüksek dağlarımızda buzulların oluştuğu bilinmektedir.Ayrıca Buzul,Kaçkar,Bolkar,Mercan ve Bingöl dağlarının doruk kesimlerinde sirk gölleri bulunmaktadır.
2.BARAJ GÖLLERİ
Baraj gölleri, akarsu vadilerinde yapılan barajların (setlerin)gerisinde biriken suların oluşturduğu yapay göllerdir.Yurdumuzda elektrik enerjisi ile kullanma,içme ve sulama suyu sağlamak amacıyla çok sayıda baraj yapılmıştır.Baraj gölleri,ülkemizde en çok Fırat ve Dicle ırmakları üzerinde bulunmaktadır.Özellikle GAP alanında irili ufaklı 22 baraj yapımı planlanmıştır.
Ülkemizde;Atatürk,Keban,Karakaya,Hasan Polatkan,Hirfanlı,Seyhan,Demirköprü başta olmak üzere 100’den fazla baraj gölü bulunmaktadır.
C.TÜRKİYE’NİN YER ALTI SULARI VE KAYNAKLAR
1.Yer Altı Suları
Yağış olarak yeryüzüne düşen suların yaklaşık 3’te 1’i yerin içine sızar.Yerin içine sızarak çeşitli derinliklerde bulunan suların hepsine birden yer altı suyu denir.Yurdumuzda yer altı suyu rezervi oldukça fazladır.Bunun önemli bir kısmı alüvyal ovaların ve karstik arazilerin tabanındadır.Yer altı suyu Türkiye’de başlıca 3 şekilde bulunmaktadır.
Taban suyu olarak:Bu tür sular,alüvyal ovaların tabanında bulunur.Geçirimsiz bir tabaka üzerinde bulunan çakıl,kum gibi materyal,bir seviyeye kadar su ile doygun durumdadır.Güney Marmara Bölümü’ndeki ovalar,Ege Bölgesi’ndeki çöküntü ovaları,Doğu Anadolu’daki Muş,Erzurum ve Pasinler ovaları yer altı suyu bakımından zengindir.
Basınçlı yer altı suyu (artezyen)olarak:Bu tür sular, iki geçirimsiz tabaka arasında bulunan ve tekne biçiminde olan geçirimli bir tabaka içinde yer alır.Tekne biçiminde olan geçirimli tabaka, yeryüzüne rastlayan yukarı kesimlerinden yağışlarla beslenir.İki geçirimsiz tabaka arasında yer alan bu geçirimli tabakanın içinde biriken sular,basınçlıdır.Onun için bunlara basınçlı yer altı suyu denir.

2.Kaynaklar
Yer altı suyunun yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir.Ülkemizde kaynaklara pınar,eşme,bulak,göze,memba gibi isimler de verilir.Kaynaklar şu başlıklar altında toplanır.
Soğuk su kaynakları:Bu kaynakların suları doğrudan yeryüzünden gelir.Yağış sularının birkaç metre derine sızdıktan sonra yeniden yeryüzüne çıkması sonucu oluşurlar.
Tabaka kaynakları,bir yana eğimli duran geçirimli tabakaların alt ucundan suların yüzeye çıktığı yerdir.
Vadi kaynakları,vadi yamaçlarının genellikle alt kısımlarında suların yüzeye çıktıkları yerlerdir.Ülkemizde bu tür kaynaklar çok fazladır.
Karstik kaynaklar:Çözünebilen taşlar içindeki yer altı suları,çatlaklarda hareket ederek bir yerden yüzeye çıkarlar.Buralara karstik kaynaklar denir.Akdeniz bölgesinde genellikle düden adı verilen kaynaklar bulunur.En tanınmış örneği Antalya’daki Düden suyudur.
Sıcak sulu kaynakların suları yerin derinliklerinden gelir.Onun için sıcak olan bu sular yüzeye çıkarken, geçtikleri taş ve tabakalardan çözdükleri bazı tuz ve mineralleri de bünyelerine alırlar.Bu kaynaklara ılıca ve kaplıca gibi isimler verilir.Sıcak sulu kaynaklar hep kırık hatları üzerinde bulundukları için,bunlara fay kaynağı da denir.

Ç.TÜRKİYE’NİN KAPLICALARI VE MADEN SULARI
1.GÜNEY MARMARA KAPLICALARI
Burada bulunan en tanınmış kaplıcalar Bursa yakınındadır.Ayrıca, Yalova,İnegöl,Susurluk ve Gönen’de tanınmış kaplıcalar bulunmaktadır.
2.BATI VE GÜNEYBATI ANADOLU KAPLICALARI
İzmir yakınındaki kaplıcalar oldukça önemlidir.Denizli yakınında bulunan Pamukkale kaplıcası ve hemen yakınındaki Karahayıt kaplıcası bunlardan bazılarıdır.Bunlardan başka Manisa,Aydın ve Muğla illerimizin sınırları içinde çok sayıda kaplıca bulunmaktadır.
3.İÇ BATI ANADOLU KAPLICA VE MADEN SULARI
Buradaki kaplıcaların en tanınmış olanı,Afyon maden suyu olarak bilinen suyun çıktığı kaynaktır.Ayrıca, Sandıklı kaplıcaları da önemlidir.Kütahya ili sınırları içinde de çok sayıda kaplıca vardır.
4.GÜNEY ANADOLU KAPLICA VE MADEN SULARI
Buradaki kaplıcalar kırık hatları boyunca yer alır.Hatay’da Erzin içmesi ve Reyhanlı kaplıcası bunların en tanınmışlarıdır.Doğu Anadolu’da
Malatya,Erzurum,Siirt,Bingöl illeri sınırlarında,Güneydoğu Anadolu’da ise Diyarbakır çevresinde önemli kaplıcalar bulunmaktadır.

Hiç yorum yok:

 
eXTReMe Tracker