17 Ocak 2008 Perşembe

9. (Dokuzuncu) Hariciye Koğuşu (Peyami safa)

Peyami Safa nın romanlarında sahıslar azdır.Büyük cogunlugu iki veya üc kisi üzerinde kurulmustur.Bazı romanlarında ise tek insanı (ki bu insan çogu zaman kendisidir) ele alır.Bu konuda söyle diyor:Kendimizi herkesten iyi tanırız .Onun icin romanlarımızda herkesten cok biz varız.Fakat bizi baskalarına dagıtarak otobiyografik olmaktan kurtuluruz.Cevre,zaman ve mekan baskalıkları bu isi kolaylastırır.Yazar ,ele aldıgı bu kahramanın ruhi yapısını ve mizacını bütün teferruatı,tezatları ve derinligi ile inceler ve bütün dünyaya,insana ,hayata ve tabiata bu mizacın arkasından bakar.


Dokuzuncu Hariciye Kogusu ,olayların ,intibaların ,duygu ve düsüncelerin kahramanın agzından anlatıldıgı bir ben romanıdır .Psikolojik bir romandır.Tek sahıs üzerine kurulmus,romanın diger sahısları Nüzhet ve Doktor Ragıp ikinci planda ve silik olarak bırakılmıstır.


Romanın 15 yasındaki genc kahramanı,dokuz yasından beri hastadır.Dizinden iki defa ameliyat olmus ,bir ücüncüsünede hazırlanmaktadır.Bu hastalık onda derin bir ukde yaratmıstır.O dısının perisanlıgını icinin derinligi ile kapatmaya calısır.Cok acı cektigi,kültürlü ve felsefi düsünce tarzına asina oldugu icin 40-50 yasın tecrübesine sahiptir.Bu dıs görünüs ile deruni hayat tezadı Peyami Safa nın bir cok romanında ve degisik sekillerde ele alınmıstır.Romandaki hasta genc ,bu mahrumlukla kıvranırken ,yazar onun karsısına tam zıddı bir tip cıkarır :Doktor Ragıp ...Doktor Ragıp uzun boylu ,seyrek, ince ve sarı saclı ,sıhhatli bir kisi ,zeki fakat derinliksiz mavi gözlere, ölcülü bakıslara ,mutedil bir zarafete sahiptir.Dilinde ,hasta gencin tam aksine rakam mesafe ,cizgi ,harita ve sayı vardır.


Doktor Ragıp tipiyle ,hasta gencin trajedisi daha bir kesafet kazanıyor.Onda sıhhat hasreti ,saadet hasreti kadar önemli bir yer tutuyor.Bir yerde Agaçların bile sıhhatine imrenirdim diyor.Bu genc hem hasta ,hem filozoftur. Roman kahramanı bu sıhhat,hastalık tezadı arasında buhranlar gecirir.O ,Doktor Ragıp ın sıhhatini Nüzhet i elinden alacagı için kıskanmaktadır.


Burada dikkati ceken bir durum var ki ,hasta gencin duygu ve düsünceleri ne kadar teferruatlı olarak tasvir edilmisse,dıs görünüsü o kadar ihmal edilmistir.Doktor Ragıp ın ise sadece dıs görünüsü fakat güclü ve teferruatlı bir sekilde tasvir edilir.Roman kahramanı ,kendisine rakip oldugu icin her an alıcı gözle doktor Ragıp a bakmaktadır.Hayranlık ve kıskanclık duygularını bir arada yasar.


Nüzhet üzerinde de fazla durulmamıstır.Aslında Peyami Safa ,kadın ruhuna vakıf bir yazardır.Ve bazı romanlarında (Fatih Harbiye,Matmazel Noralyanın Koltugu...gibi) buna önem verir.Fakat bu romanda ,yine hasta genci hep ön planda tutmak icin Nüzhet i önemsememistir.Nüzhetin dıs görünüsü verilmemistir.


Nüzhet in 19 yasında oldugunu biliyoruz.O hercaidir.Hic bir durumda iki dakikadan fazla kalamaz.Yazar Nüzhet in bir cok heyecanları otomatiktir diyor.


Romanda hasta gencin ruh haliyle iliskili olarak keder ,ölüm ,yalnızlık gibi konularda düsünceler ileriye sürüldügü görülür.Aslında Roman arada bir yanan ümit ısıgına ragmen devamlı bir kederi aksettiriyor.Hasta genc,bu kederi bir yandan yasamakta ,bir yandan düsünmektedir:ızdırabın derinlerine indikce sevincimizi kaybetmek korkusu kalmadıgı icin yeni bir sevinc baslıyor.Istırabın ilacı ıstıraptır.Ikisinin hasılı ızdırabı ;Sevinctir!


Bu anlayıs Fuzuli de oldugu kadar,Kahkahayı icad eden adam ,dünyanın en muzdarip insanıydı diyen Nice&rsquode de göze carpar.Peyami Safa nın genis kültürü kahramanına aksetmistir.Aynı düsünce seviyesi ölüm konusunda da karsımıza cıkar;ölüm ,hayatın bütün nese ,sarkı ,kahkaha ve cılgınlıklarına alıp götürüyordu diyen genc,romanın bir yerinde yariyle konusuyor.Anlasılan o Sekspir i de okumustur.Ölümle birlikte yalnızlık konusu da romanda ele alınmıstır.Hasta genc,hastanede muayene sırasını beklerken kendisi gibi genc ve cocuk hastaları görüyor.Fakat hepsinin yanlarında bir büyügü vardır.Gence göre bu hastalar kan akrabalıgından daha yakındırlar birbirlerine,cünkü onları acı ve korku birlestirmistir. Kendiside onların icindedir.Fakat onun yanında kendisine destek olabilecek bir büyügü yoktur.O hep yalnız...Annesinin yanındayken,pasa ile veya Nüzhet le oldugu zaman bile yalnızdır.Cünkü &ldquoinsanlar baskalarının beden hastalıklarını anlıyorlar da ruhunu anlamıyorlar.&rdquoBu ,yalnızlık düsüncesi Peyami Safa da bir sabit fikirdir.Onun bu düsüncesinde bizim tasavvuf kültürümüzün oldugu kadar,Batı felsefesinin de tesiri vardır.Peyami Safa ,hayranı oldugu Fransız filozofu Pascal ın Nous mourons tout seul =yapayalnız ölürüz&rdquo sözünü sık sık tekrarlar.O daha sonraki yıllarda bu düsünceyi gelistirilen Yalnızız romanını yazmıstır.


Dokuzuncu Hariciye Kogusu nda tezatlar büyük bir yer tutar.Bunlar hasta gencin ruhi durumuyla yakından ilgilidir.O, kapalı mekan ,tabiat, saglık,hastalık,zenginlik ,yoksulluk, cirkinlik,güzellik ,kader,saadet hasreti,hayat,ölüm,korku,ümit tezatları icindedir.


Roman kahramanı milliyetine ve milli diline baglı bir insandır.Nüzhet in pasa babası ile Ragıp ise kozmopolittir.Peyami Safa bütün romanlarında insanı tek basına degil ,icinde bulundugu kültür,aile ve sosyal cevresiyle birlikte ele alır.O derece ki Nüzhet ,hasta genc veya Ragıp tan birini sevmek zorunda kalırsa ,iki zıt medeniyet,iki zıt kültür ve iki zıt dünya görüsünden birisini sececektir.


Hayatta ne kadar tezat varsa hepsi bu romana aksetmistir.Gencin icinde bulundugu bir baska tezat yalan /hakikat tezatıdır.&rdquoic ine cok güvenen ve icim beni aldatmaz&rdquo diyen roman kahramanına göre yalana her sey isyan etmelidir.&rdquoKim hakikatı ararsa,hakikat da onu arar.&rdquoBu ,romandaki yalan /hakikat temi alelada manasıyla degil ,felsefi manada karsımıza cıkar,Peyami Safa,Bir Tereddüdün Romanı adlı eserinde de aynı tezat arasında bir sarkac gibidir.Ve onda inanmak ihtiyacı,roman kahramanlarının bir çogunda görüldügü üzere bir buhran halini almıstır.Peyami Safa, kökünden ,medeniyetinden ,dini hayatından kopmus veya kendisine ait olanlarla , baskasınınkiler arasında kalmıs,bunun buhranını derinden duymus trajik bir insandır.Onun hemen her romanında ve bütün unsurlarıyla karsımıza cıkan medeniyet catısması,aslında ve önceden yasanmıs kendi ruhunun dalgalanmalarıdır.


Dokuzuncu Hariciye Kogusu ,yapısı ,muhtevası ve üslûbu son derece uyumlu bir romandır.Tamamı 127 sayfa olan roman 44 bölüme ayrılmıstır.Cok kısa olaylar ve intibalar,cok kısa süren bölümler haline getirilmistir.Her bölümde hasta gencin dikkati bir başka &ldquoobje&rdquode yoğunlaşıyor.Fakat hasta psikolojisine uygun olarak bu bölümler kopuk kopuk ve insicamsızdır.Heyecan cümleleri çok kullanılmıştır:


&ldquoArkamdan bir şehir kaçıyor...Dizlerimde bir kerpeten...Hastalık ve tabiat... Çamların arasında beyazlıklar...Bünye ! Bünye! Sizin için her şeyden evvel bu... Evimizin sokak kapısı önünde çocuklar.Birdenbire keskin bir çığlık... daha sabredelim mi?Yengemin paşaya uzattığı çanta ve paşanın bana elini uzatırken yüzendeki şefkatin arkasına gizlenen istihfaf,istihza ,nefret,hakimiyet... mum ışığının sallantıları arasında uzanıp kısalan bir boy...Canlı,hareketli gözler,simsiyah ve hareketsiz...


Yukarıya alınan örnekte de görüldüğü gibi hemen hemen hiçbir tam cümleye rastlanmaz.Romanın başından sonuna kadar aynı üslup hakimdir.


Kelimelerin seçildiği,tıbbi terimlerin bir doktor olarak itinayla ve doğru olarak kullanıldığı dikkati çekiyor.


Romanda son derece dikkatli ve realist tasvirler vardır.Eşya ,mekan ve insan bütünleşmiştir.Hasta genç yoksul ve kenar mahallenin evleri ile kendi durumu arasında büyük bir benzerlik buluyor.Onlar gittikçe eskiyor,dökülüyor ve ayakta durmak için bakıma ve ameliyata ihtiyacı var ,kendiside öyle...


Bununla birlikte roman kahramanı sathi bir tip olmadığı için bu tasvirlerde alelâde bir fotoğraf realizmi yoktur.O gözlerinin gördüğünü ,felsefenin, imanın ve tıbbın süzgecinden geçiriyor.


Hasta gencin konuşma tarzı ve üslubu ilk bakışta insanı yadırgatabilir.Çünkü 15 yaşında bir genç Şekspir,Paskal,Bergson gibi batının büyük yazarlarından gelen bir alışkanlıkla düşünüyor.Yazar bu durumun farkındadır.Onun 15 yaşında olmasına rağmen bu derece kültürlü ve 50 yaşın tecrübesine sahip oluşunu çektiği acıların getirdiği olgunluğa bağlıyor.


Aslında bu romanın kahramanı ile yazarı arasındaki büyük benzerliği,Peyami Safa nın yetişme tarzı ve edebi şahsiyeti göz önünde bulundurulsa yadırgatacak bir şey yoktur.


O bu romanını 30 yaşında iken yazmıştır.Ve &ndashSer-ver Bedi imzası ile yazdıklarını saymazsak Dokuzuncu Hariciye Koğuşu onun dokuzuncu romanıdır.

Hiç yorum yok:

 
eXTReMe Tracker